SoccerPortal
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Türkiye'nin en dost forumu.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
dohavo

dohavo


Erkek Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 08/01/10

9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren) Empty
MesajKonu: 9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren)   9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren) Icon_minitimeSalı Ocak 26, 2010 7:12 pm

TÜRK ŞİİR BİLGİSİ


REDİF:

Mısra sonlarında görevleri ve anlamları aynı olan kelime veya ses(ler)in oluşturduğu bütünlüğe denir.
Redifin olduğu her yerde kafiye vardır. Dilimizde genellikle redifler eklerden oluşur; ancak bazen sözcük halinde de redif olabilir. ( Altta ikinci örneğe bakınız)

Akşam olur, kuşlar konar dallara da--l---lara lara,lere rediftir.
Susamış yıldızlar iner göllere gö--l---lere
İnce güzeller dizilir yollara yo--l ---lara “l” yarım kafiyedir.
İçlerinde seni göremiyorum

Elimi beş yerinden, dağladı beş parmağın,
Bağrımda yanmadık bir yer bırakmadan git “madan git” ler redif. “madan” zarf fiil
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın “git” eylemdir.
Görmemek istiyorsan, ardına bakmadan git!


KAFİYE ( UYAK ) ÇEŞİTLERİ
KAFİYE ( UYAK ) :
Mısra sonlarında anlamları ve görevleri farklı olan ses benzerliklerine denir.

1 ) YARIM KAFİYE :
Mısra sonlarında tek (bir) sesin benzerliğine dayanan kafiye çeşidine denir.

Akşam olur, kuşlar konar dallara
Susamış yıldızlar iner göllere “lara” redif.
İnce güzeller dizilir yollara “l” yarım kafiye.
İçlerinde seni göremiyorum
2 ) TAM KAFİYE:
Mısra sonlarında bir sesli bir sessiz harfin benzerliğine dayanan kafiye çeşidine denir.
Ne kaşadır ne gözedir
Meylimiz güzel yüzedir
Daima solmaz tazedir “dir” ler redif , “ze” ler tam kafiyedir.
Bu bizim gülistanımız
3 ) ZENGİN KAFİYE:
İkiden fazla sesin benzerliğine dayayan kafiyeye denir.

Geçen dert değil ki aransın çare
İşte gülen servi, susan minare
4) TUNÇ KAFİYE:
Kafiyeyi oluşturan sözcüklerden birinin diğerinin içinde yer almasına denir. Tunç kafiye aslında zengin kafiyenin bir çeşididir.
Gurbet âdemden kara, hasret ölümden acı
Ne zaman tükenecek bu yollar arabacı
5) CİNASLI KAFİYE:
Sesteş sözcüklerin oluşturduğu kafiye çeşidine denir.
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam
Götürseler asmaya.


KAFİYE ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)
Şiirlerde kafiyelerin sıralanışına (diziliş) göre ortaya çıkan şemaya denir.

1) DÜZ UYAK ÖRGÜSÜ
Bu kafiye örgüsüne “mesnevi uyak “da denir. Divan edebiyatı için her beyit kendi arasında kafiyeli olursa (aa, bb, cc…)düz uyak olur.
Halk edebiyatında ise dörtlüğün ilk üç mısrası kafiyeli ( aaab,cccb…)son mısra serbest olursa düz uyak olur.


2) SARMA UYAK ÖRGÜSÜ

Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü mısrası kendi arasında, ikinci ve üçüncü mısrası da kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye olur. Yani (abba) şeklindedir.

3) ÇAPRAZ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir dörtlüğün birinci ve üçüncü, ikinci ve dördüncü mısraları kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye olur.Yani (abab)şeklindedir.
4) MANİ TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir mısranın birinci,ikinci ve dördüncü mısraları kendi aralarında üçüncü mısra da serbest olursa mani tipi kafiye olur. Yani (aaxa) şeklindedir.
5) KOŞMA TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

“abab, cccb,dddb” şeklinde oluşan kafiye örgüsüne denir.

ALİTERASYON
Söze güzellik ve ahenk katmak amacıyla belli seslerin sıkça tekrar edilmesine denir.

Beni bende demen bende değülüm
Bir ben vardır bende benden içe

TÜRK ŞİİRİNDE **ÇÜ

1) SERBEST **ÇÜ
2) HECE **ÇÜSÜ
3) ARUZ **ÇÜSÜ


1) SERBEST **ÇÜ
Herhangi bir kurala ve ölçüye bağlı kalmadan yazılan şiirlere denir. Tanzimat’tan sonra görülmeye başlanmıştır. Özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra Garipçiler bu ölçüyü çokça kullanmıştır.


2) ARUZ **ÇÜSÜ
Arap edebiyatından İran’a oradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Divan edebiyatı bu ölçü kullanılarak icra edilmiştir. Hecelerin uzunluğu- kısalığına (kapalı-açık) dayanan ölçüye denir.


3) HECE **ÇÜSÜ
Türk’lerin milli ölçüsüdür. Bir şiirde mısraların hece sayılarının eşitliğime dayanan ölçüye denir.
Edebiyatımızda 7’li, 8’li, 11’li, 14’lü heceler çokça kullanılmıştır.

ŞİİR TÜRLERİ (ÇEŞİTLERİ)

1 ) PASTORAL ŞİİR
Köy, çoban, kır hayatının güzelliklerini, zorluklarını anlatan şiirlerdir. Edebiyatımızda Kemalettin Kamu’nun “Bingöl Çobanlarına” şiiri bu türe en güzel örnektir. Ayrıca Karacaoğlan, Faruk Nafiz de çok güzel örnekler sunmuşlardır.
Akşam olur, kuşlar konar dallara
Susamış yıldızlar iner göllere
İnce güzeller dizilir yollara
İçlerinde seni göremiyorum
2 ) EPİK ŞİİR
Savaşları, kahramanlıkları işleyen şiirlerdir. Destanlar epik özellik taşırlar. Edebiyatımızda Köroğlu, Dadaloğlu bu türün başarılı örneklerini sunmuşlardır.
Eğerleyin kır atımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman.

3) LİRİK ŞİİR
Duyguların coşkulu bir edayla işlendiği şiirlere denir. Çoğunlukla bireysel duygular işlenir.(Fuzuli, Nedim..)
Ala göz üstüne hilal kaşlar
Sırma gibi yanar yârin saçları
Kirazdır dudağı, inci dişleri,
Selvi Suna’m gibi gül fidan olmaz.

4) SATİRİK ŞİiR

Bireylerin veya toplumun aksayan yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlere denir. Bu tarz şiirlerde bazen güldürü öğeleri de kullanılır

Elin kapısında karavaş olan
Burnu sümüklü gözü yaş olan
Bayramdan bayrama traş olan
Berbere gelir de dükkân beğenmez.

5 ) DİDAKTİK ŞİİR ( öğretici şiir)

Herhangi bir konuda okura bilgi vermek amacıyla yazılan şiirlere denir. Bu şiirlerde amaç duygu değil akıldır.( M. Akif, N. Kemal, Tevfik Fikret)

Az söz erin yüküdür,
Çok söz hayvan yüküdür,
Bilene bu söz yeter,
Sen de güher var ise

6 ) DRAMATİK ŞİİR

Hüzünsel bir duyguyu çeşitli yönleriyle konu edinen şiirlere denir. Çoğunlukla ağıt özelliği taşırlar.

Civan da canına böyle kıyar mı?
Hasta başın taş yastığa koyar mı?
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı?
Al giy allı balam alların hani?

TÜRK EDEBİYATININ DEVİRLERİ

1) İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI

a) Sözlü Edebiyat
b) Yazılı Edebiyat
2) İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
a) Divan Edebiyatı
b) Halk Edebiyatı
 Anonim Türk Halk Edebiyatı
 Dini –Tasavvufi Türk Halk Edebiyatı
 Âşık Tarzı Türk Halk Edebiyatı

3 ) BATI TESİRİNDEKİ TÜRK EDEBİYATI
a. Tanzimat Edebiyatı
b. Servet-i Fünun Edebiyatı
c. Fecr-i Ati Edebiyatı
d. Milli Edebiyat
e. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
f. Beş Hececiler
g. Yedi Meşaleciler
h. Garipçiler( Birinci Yeniciler)
i. Maviciler
j. İkinci Yeniciler
k. Günümüz Türk Edebiyatı

1 ) İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI

Bilinmeyen bir tarihte başlamıştır. İslamiyet’in kabulüne kadar devam ede gelmiştir. Atlı- göçebe kültürünün izlerini taşımaktadır. **üm, yiğitlik, savaş, aşk konuları en çok işlenen konular olarak göze çarpmaktadır. İki koldan gelişmiştir.
a) Sözlü Edebiyat
Şaman , kam baksı ozan adı verilen sanatçılar tarafından icra edilmiştir. Bu sanatçılar “kopuz”adı verilen bir saz aleti kullanırlardı. Doğuşu her ne kadar dini törenlere dayansa da zamanla din dışı konular da gelişmiştir.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Aşk doğa ölüm konuları sık işlenmiştir.
 Anomin özellik taşımaktadır.
 Yarım kafiye kullanılmıştır.
 Koşuk , sav, sagu ,destan başlıca ürünleri sayılır.


KOŞUK

Kopuz eşliğinde “sığır” denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir. Günümüzdeki “koşma”ların ilk versiyonu sayılırlar. Kafiye şeması “aaab,cccb,dddb”şeklinded ir.

SAGU
Yuğ adı verilen ölü törenlerinde ölümün acısının hafifletmek amacıyla söylenen günümüz “ağıt”larının ilk versiyonuna denir. Hece ölçüsünün 7’li-8’li parçaları sıkça kullanılmıştır.
UYARI: Bilinen en eski sagu :“Alp er Tunga”sagusudur.



SAV
Atasözü demektir. Atasözlerimiz ilk defa “Divan-ı Lugati’t Türk”kitabında bir araya getirilmiştir.



DESTAN
Toplumu derinden etkileyen savaş, kıtlık, afet vb. olayların olağanüstülüklerle bezendirilerek anlatıldığı manzum (bazen nazım- nesir karışık)uzun hikâyelere denir.
Destanlar “Doğal-Yapay”olmak üzere ikiye ayrılır.

1) DOĞAL DESTANLAR
Gerçekte var olan herhangi bir olayın milletin dilinde yüzyıllar süren bir anlatımdan sonra bir ozan tarafından kaleme alınması sonucu oluşan destanlara denir.
Dünyadaki en önemli doğal destanlar
Kalevala ……………….. FİNLANDİYA
Mahabharata …………… HİNT
Ramayana …………… HİNT
Şant do Rölant………… FRANSIZ
Nibelungen……………… ALMAN
İgor ……………………… RUS
Beovful ……………….. İNGİLİZ
İliada ………………… YUNAN
Odyssa ………………. YUNAN
Şehname ………………İRAN
Gılgameş………………..SÜMER
Oğuz Kağan ……………TÜRK
Ergenekon ………………TÜRK
Manas …………………. KIRGIZ aittir.

2) YAPAY DESTANLAR
Herhangi bir olaydan yola çıkarak bir ozanın destan kurallarına riayet edip oluşturduğu şiirlere denir.

Yapay Destanlar:

Kaybolmuş Cennet ( Milton)
Kurtarılmış Kudüs ( Tasso)
İlahi Komedya (Dante)
Üç Şehitler Destanı ( F. Hüsnü Dağlarca)
Çanakkale Şehitlerine (M. Akif)

TÜRK DESTANLARININ ÖZELLİKLERİ
 Çoğunlukla manzumdurlar (şiir şeklinde)
 Anonimdirler
 Oluştukları dönemlerin özelliklerini taşımaktadırlar.
 Olağanüstü özellikleri çokça bulunmaktadır.
 Çok sonra yazıya geçirilmişlerdir.


BAŞLICA TÜRK DESTANLARI

SAKA TÜRKLERİNİN DESTANLARI
 Alp Er Tunga Destanı: Türk-İran savaşlarıyla Alp Er Tunga’nın yiğitliklerinin anlatıldığı destanlardır.
 Şu Destanı: İskender ile Türkler arasındaki savaşların ve Hükümdar Şu’nun destanıdır.


HUN TÜRKLERİNİN DESTANLARI
 Oğuz Kağan Destanı: Hun Hükümdarı Mete’nin yiğitliklerini, ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüştürdüğünü anlatan destandır.

GÖKTÜRK DESTANI
 Bozkurt Destanı: Savaşta yaralanan bir Türk’ün, dişi bir kurt tarafından kurtarılmasını, korunmasını ve Türklerin sözü edilen kurtla bu Türk’ten çoğaldığı anlatılır.
 Ergenekon Destanı: Bir yenilgi sonunda Ergenekon’a çekilen Türklerin orada çoğalıp, bir demir dağı erittikten sonra öçlerini alışlarını anlatan destandır.

UYGUR TÜRKLERİNİN DESTANLARI

 Türeyiş Destanı: Uygur hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak tanrıya, kızlarıyla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlenmeden çoğaldığı anlatılır.
 Göç Destanı: Türklerin, Kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine, tanrı tarafından cezalandırılmaları kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.




B ) YAZILI EDEBİYAT
Türklerin GÖKTÜRK alfabesini kullanmasıyla başlayan dönemdir. Daha eskilere ait maalesef herhangi bir eserimiz yoktur. Tarihi bilinen en eski yazıtımız(mezar taşı): Çoyren (687–692)dir.
Tarihimizin ve dilimizin ilk en önemli belgeleri Göktürk Yazıtlar(Orhun Kitabeleri)dir.
 Doğu Göktürklerine aittirler.
 720,732,735 yıllarında dikilmişlerdir.
 Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan, Kültigin adına dikilmişlerdir.
 Yollug Tigin adlı bir yazara yazdırmıştır.
 Öz Türkçe ile yazılmıştır.
 Hakanlar Göktürkleri nasıl birleştirdiklerini, devleti nasıl idare ettiklerini, gelecek kuşakların ne yapmalarını anlatan bir nutuk (söylev)tur.
 Aslında birer mezar taşı olarak tasarlanmışlardır.
 Taşların üç tarafı Göktürk alfabesiyle bir tarafı da Çince yazılmıştır.
 Eserler şu an MOĞALİSTAN sınırları içindedir.
 1900’ lü yılların başında Strahlanberk tarafından bulunmuş, Danimarkalı Thamson tarafından okunmuşlardır.

3) İSLAMİYETİN KABULÜNDEN SONRAKİ TÜRK EDEBİYATI
Talas savaşından sonra Türkler kabileler halinde Müslüman olmaya başlamıştır. Karahan Devletinin hükümdarı Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet resmi din olarak kabul edilmiştir.(942) B u tarihten sonra İslam’a dair eserler verilmeye başlanmıştır. Bu geçiş dönemine ait en önemli eserler şunlardır:
a) Divan-ı Lügat’ it Türk.( Türk Dilinin Sözlüğü) ( 1072–1074 )
 Kaşgarlı Mahmut yazmıştır.
 Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır.
 1074 yılında bitirildiği düşünülüyor.
 Türkçenin ilk sözlüğüdür.
 Türklere ait gelenek göreneklerden tarihten folklordan bahsettiği için bir ansiklopedi özelliği taşımaktadır.
 Kitapta 7500 kelimenin Arapça karşılığı verilmiş olup ayrıca halk şiirleri, atasözleri, deyimler kullanılmıştır.
 Ebu’ l Kasım’ a sunulmuştur.
 Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.



b) Kutatgu Biliğ (Mutluluk Veren Bilgi) (1069- 1070 )
 1069–1070 tarihlerinde Yusuf HAS Hacip tarafından yazılmıştır.
Türk edebiyatının ilk siyasetnamesidir.
 Öğretici bir nitelik taşımaktadır.
 Tapgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
 Devletin nasıl yönetilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
 Hakaniye (Doğu ) Türkçesi ile yazılmıştır.
 6645 beyitten müteşekkildir.
 Eserde öğütler; devlet, akıl saadet, adalet sembolleriyle verilmiştir.
 Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.

c) Divan-ı Hikmet
 Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.
 İlahi aşk kavramı ilk defa bu eserde kullanılmıştır.
 Yesevi tarikatının esasları ve dinin temel öğretileri anlatılmıştır.
 12. yy da yazılmıştır.
 Hece ölçüsüyle halk dili kullanılmıştır.
 Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır.

d) Atabet’ül Hakayık (Hakikatlerin Eşiği)

 Yüknekli Edip Ahmet tarafından yazılmıştır.
 12. yyda yazılmıştır.
 Eserde ahlakın önemi ve yolları üzerinde durulmuştur.
 Beyit ve dörtlükler bir arada kullanılmış. Dolayısıyla aruz ve hece vezni birlikte kullanılmıştır.

KİTAB-I DEDE KORKUT

 Destandan halk hikâyesine geçiş döneminin ürünüdür.
 12 hikâyeden oluşur.
 Olağanüstü olaylarla gerçeğe uygun olaylar eserde iç içedir.
 Türklerin eski yaşam tarzları ile ilgili ayrıntılar yanında İslam dini ile ilgili özelliklerde vardır.
 Eserde geçen ‘’Dede Korkut’’meçhul bir halk ozanıdır.
 Hikâyelerde oğuzların çevredeki boylar ile aralarındaki savaşlar ve kendi iç mücadeleleri yer alır.
 Hikâyelerin konuları; aşk, yiğitlik gösterisi, kahramanlık, boylar arasındaki savaştır.
 15. yy’da kaleme alınmıştır.
 Eserin yazarı belli değildir. “
 Nazım ile nesir iç içedir.
 Hakaniye lehçesi kullanılmıştır.
TÜRK HALK EDEBİYATI

 İslamiyet’ten günümüze kadar kesintisiz gelen bir edebiyattır.
 Halk içinde yetişmiş ozanları icra ettiği bir edebiyattır.
 Temelinde sözlü bir gelenek vardır.
 Dili sadedir.
 Dörtlük ve yarım kafiye esaslıdır.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Halkın dertlerini, sevinçlerini, her türlü duygularını işlemektedir.
 Bu edebiyatı genellikle “aşık”adı verilen sazlarıyla yazdıklarını besteleyip köy köy dolaşan ozanlar icra etmiştir.
 Koşma, destan, semai, varsağı, mani, ağıt, türkü, bilmece, atasözü, devriye, şathiye, ilahi, deme gibi çeşitli nazım şekilleri vardır.
 Kendi arasında : “Âşık Anonim, ,Dini-Tasavvufi olmak üzere 3’e ayrılır.



A) ÂŞIK TARZI TÜRK HALK EDEBİYATI

 İslamiyet'ten önce başlamıştır.
 Eskiden “kam,baksı” adı verilen ozonlara bu dönemde “AŞIK”adı verilmiştir.
 Âşıklar şiirlerini bağlama adı verilen sazlarla köy köy dolaşıp söylemiştir.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Dili sadedir.
 Nazım birimi dörtlüktür, yarım kafiye kullanılmıştır.
 Son dörtlükte şairin mahlası(adı) kullanılır.
 Şairler şiirlerini “CÖNK” adı verilen defterde toplarlardı.
 Aşk, ölüm, gurbet, ayrılık konuları sıklıkla ilenmiştir.
 Coşkulu, lirik bir söylenişi vardır.
 Koşma, mani, türkü, semai, varsağı destan gibi biçimleri mevcuttur.
 17. yüzyıldan sonra divan edebiyatından etkilenmeye başlamıştır.

KOŞMA

 Aşk, ayrılık, gurbet gibi geniş çerçeveli konuların işlendiği bir türdür.
 11’li hece ölçüsüyle yazılır.
 En az 3 en fazla 6 kıtadan oluşur.
 Dili sadedir.
Kafiye düzeni “abab,cccb,dddb…”şeklinde dir.
 Son dörtlükte şairin mahlası bulunur.
 Koşmanın konularına göre “güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama”adlı türleri vardır.
 GÜZELLEME: İnsan ve doğa sevgisinin lirik bir edayla işlendiği koşmalara denir.
 KOÇAKLAMA: Savaş, yiğitlik, kahramanlık gibi konuları işleyen koşmalara denir.
 AĞIT: **en kişinin arkasından duyulan acının ve onun iyiliklerinin işlendiği koşmadır.
 TAŞLAMA: Toplumun veya bireylerin aksayan yönlerini eleştiren koşmalara denir.

VARSAĞI

 Toros Dağları ve Adana civarında yaşayan “VARSAK” boylarının söyledikleri türkülere denir.
 Kafiye düzeni koşma gibidir.
 4+4 şeklinde 8’li ölçüyle söylenir.
 “BRE, BEHEY, HEY “ nidaları sıklıkla kullanılmıştır.
 En az 3 en fazla 5 dörtlüktür.
SEMAİ

 Özel bir ezgiyle söylenen bir türdür.
 Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
 4 + 4 =8 ‘li ölçüyle yazılır.
 3–5 dörtlükten oluşur.
DESTAN

 6+5 ‘li hece ölçüsüyle söylenir.
 Halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir.
 Kendine özgü bir söylenişi vardır.
 Kafiye düzeni koşma ile aynıdır.
 Ayaklanma, kıtlık, savaş, hastalık gibi toplumsal konular işlendiği gibi bireysel konuların işlendiği destanlar da vardır.
 Dörtlük sayısında sınırlama yoktur.



B) ANONİM TARZI TÜRK HALK EDEBİYATI
 Halkın ortak ürünüdür.
 Yüzyıllar süren gelişim gösterir.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Halkın yaşamından otaya çıkmıştır.
 Sözlü ürünlerdir, çok sonraları birileri tarafından yazıya geçirilmişlerdir.
 Türkü, destan, masal, ninni, bilmece, mani, halk hikâyeleri gibi nazım şekilleri vardır.
TÜRKÜ
 Belli bir ezgiyle söylenir.
 7,8,11,14 ‘li ölçülerle söylenir.
 Hemen her konuda söylenir.
 Bölgesel özellik ve ad değişikliğine uğrayabilir.



MANİ
 “aaxa” şeklinde kafiyelenir.
 4+3 şeklinde ölçüsü vardır.
 İlk iki dizesi ayrık yani hazırlık özelliği taşımaktadır. Asıl mesaj üçüncü dizede verilir.
 Her konuda söylenebilir.
 Düz, cinaslı ve artık mani gibi çeşitleri vardır.

NİNNİ

 Annelerin bebeklerini uyutmak amacıyla belli bir ezgi ile söylediği parçalardır.
 Çocukların psikolojisi üzerinde etkilidir
 Manzum özelliktedirler.

BİLMECE

 Çoğunlukla cevabı içinde saklı bulunan ve düşünceyi geliştirmek amacıyla türetilen soru biçimlerine denir.
 Güzel vakit geçirmek amacıyla çıkarıldıkları düşünülmektedir.
 Manzum – mensur şekilleri vardır.

ATASÖZLERİ

 Yüzyıllar süren tecrübeler sonunda ortaya çıkan özlü sözlerdir.
 Kelimeleri değiştirilemezler.
 Aynı konuda birbiriyle çelişen atasözleri olabilir.

C) DİNİ-TASAVVUFİ (TEKKE) TÜRK HALK EDEBİYATI

 Hem hece hem de aruz ölçüsü kullanılmıştır.
 Eserlerde genellikle Allah sevgisi işlenmiştir.
 Hem dörtlük hem beyit kullanılmıştır.
 Dil halkın kullandığı dil olmakla beraber Arapça-Farsça kelimelerde kullanılmıştır.
 Bu eserleri daha iyi anlayabilmek için belli bir dini bilgiye sahip olmak gerekir.
 Bu eserlerde dönemin çarpıklıkları da işlenmiştir.
 Şairler genellikle dini eğitim almışlardır.
 İlahi, nefes, şathiye, nutuk, devriye, hikmet gibi nazım şekilleri vardır.

İLAHİ

 Hecenin 7’li-11’li kalıbıyla belli bir ezgiyle söylenen coşkulu şiirlerdir.
 Allah’ın aşkı ve O’na kavuşma arzusu işlenir.
 Hem hece hem de aruzla yazılan ilahiler vardır.
 İlahi’ye Aleviler “Deme”, Bektaşiler “Nefes” Mevleviler “Ayin” adını vermişlerdir.

NUTUK

 Tekkede tarikata yeni giren müritlere dinin ve tarikatın esaslarını aktarmak için yazılan şiirlere denir.
 11’li hece ölçüsü ile yazılır.


ŞATHİYE

 Dinin bazı inceliklerini alay edermişçesine anlatan şiirlere denir.
 Birçok şair bu şiirlerden dolayı horlanmış hatta öldürülenler de olmuştur.






HALK EDEBİYATININ TEMSİLCİLERİ

YUNUS EMRE
 Engin hoşgörüsü, insan sevgisiyle sadece bizim değil bütün dünyanın beğenisini kazanmış eşsiz bir şair, fikir adamıdır.
 İlahi aşkı ve insan sevgisini eserlerinde işlemiştir.
 Hem aruzu hem de hece veznini kullanmıştır.
 Şiirlerinde dili oldukça sadedir, zamanının halk dilini kullanmıştır.
 Nazım biçimi olarak “ilahi”yi seçmiştir.
 “Risalet’ün Nushiye (Nasihatlar Kitabı) ve Divan” adlı kitabı vardır.

PİR SULTAN ABDAL
 Halk edebiyatında lirik şiirin öncülerindendir.
 Halk içinde çok sevildiği için isimsiz birçok şiir onun adında yayımlanmıştır.
 Tasavvufu, halkın anlayışıyla birleştirmiştir.
 Bütün şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır.
 Dili oldukça sadedir.
 Bektaşi tarikatına mensup olduğu için “nefes”leri ünlüdür.

HACI BEKTAŞI VELİ
 Bektaşi tarikatının kurucusudur
 Büyük bir bilgindir.
 Orta Anadolu’da etkin olmuştur.
 “Malakat”adlı Arapça eseri ünlüdür.
KAYGUSUZ ABDAL
 Kendisinden önceki şairlerden etkilenmiştir.(Özellikle Yunus’tan)
 Hem hece hem de aruz veznini kullanmıştır.
 Alaylı, nükteli, eleştirili şiirler yazmıştır.
 Edebi yazıları da vardır.
 “Budala-name, Mugaalet-name”adlı eserleri vardır.

KAYIKÇI KUL MUSTAFA
 17. yüzyılın önemli yeniçeri şairlerindendir.
 Kahramanca şiirleriyle tanınmıştır.
 “Genç Osman” destanıyla tanınmıştır.
 Divan şiirinden etkilenmemiştir.
KÖROĞLU
 Başkaldırının, isyanın şairidir.
 Din dışı konularda şiirler yazmıştır.
 Sultan Murat (II.) zamanında savaşlara katılmıştır.
 Köroğlu adlı halk kahramanıyla aynı adı ve özellikleri taşıdığı için ikisi aynı kişi olarak anılmıştır.
DADALOĞLU
 Toroslar bölgesinde yaşamış.
 Devlet yönetiminin aşiretiyle olan mücadelesi üzerine söylediği:
“ferman padişahınsa dağlar bizimdir”dizelerinin nakarat olarak kullanıldığı şiiri oldukça beğeni toplamıştır.
 Varsağı , semai ve destanları meşhurdur.
 Türküler yazmıştır.
KARACAOĞLAN
 Şiirlerini sade bir dille yazmıştır.
 Hece ölçüsünü ustalıkla kullanmıştır.
 Saz şairliğinin piri sayılır.
 Din dışı konularda yazmıştır.
 Koşmaları oldukça sevilmiştir.
 Kuvvetli lirik egemenliği hâkimdir şiirlerine.
 Anadolu’yu at sırtında gezip şiir söylemiştir.
ÂŞIK ÖMER
 İyi bir eğitim almamasına karşın şairler arasında yeteneğiyle kendine en üstte yer edinmiştir.
 Devrinin idarecilerini, dinini görünüş için yaşayanlarını eleştirmiştir.
 Aruzu kullanmıştır. Ancak hece ölçüsünde asıl karakterini bulmuştur.
DERTLİ
 18. yüzyılın sonlarında yaşamıştır.
 Hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Lirik koşmalarıyla tanınmıştır.
 Divan ‘ı taş baskıyla basılmıştır.

EMRAH
 Erzurumludur.
 Divan edebiyatından etkilenmiştir.
 Gazel, murabbalar yazmıştır.
 Koşma ve semaileriyle tanınmıştır.

GEVHERİ
 İnce bir söyleyiş, derin bir bilgi içeren şiirleri halk arasında çok sevilmiştir.
 Divan edebiyatında etkilendiği için mazmun ve yabancı sözcükleri çokça etkilenmiştir.
 Koşmaları ve taşlamaları oldukça ünlüdür.
BAYBURTLU ZİHNİ
 Divan edebiyatına çokça dalmaya çalışmıştır.
 Saz şairi olarak ün kazanmıştır.
 Divan’ı, Sergüzeşt-name”adlı kitapları vardır.

ÂŞIK VEYSEL
 Çocuk yaşta kör olması ona derin bir duygu zenginliği vermiştir.
 Yurt, insan ve toprak sevgisini iliklerine kadar hisseden, bunu şiirlerinde işlemiştir.
 Halk edebiyatının ve son dönem edebiyatımızın usta şairlerindendir.
 Sivas Şarkışla Sivri alan köyünde doğmuş ve yaşamıştır.
DİVAN EDEBİYATI ( KLASİK –ESKİ EDEBİYAT)

İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler yaşamın her alanında Araplardan, Farslardan etkilenmişlerdir. Bu etkileşimin en belirgin olduğu alanların başında edebiyat göze çarpmaktadır.
 13. yy dan dan itibaren şair ve yazarlar Fars- Arap etkisine girmeye başlamıştır.
 Şairler şiirlerini “DİVAN” adını verdikleri bir kitapta topladıkları için bu edebiyatına “Divan Edebiyatı” denilmiştir.
 Ayrıca “klasik-eski –zümre edebiyatı” da denilir
 Bu edebiyatın özünde dinde tasavvuf vardır.
 Dil çoğunlukla halkın anlayacağı tarzda değildir.
 Arap ve Fars edebiyatı örnek alınmıştır.
 Saraydan destek gördüğü için “saray edebiyatı” da denilmiştir
 **çü olarak “aruz ölçüsü” kullanılmış.
 Çoğunlukla aşk, şarap, kadın övgü, din, ahlak, tasavvuf konuları işlenmiştir
 Kafiye hem göz hem de kulak için anlayışı hakimdir.
 Zengin ve tam kafiye sıklıkla kullanılmıştır.
 Divan dışında beş mesnevinin toplandığı kitaba “hamse” denilir.
Nazım biçimleri “beyitle” yazılanlar: Gazel, kaside, mesnevi,
 “bentlerle”yazılanlar:rub ai, tuyuğ,şarkı,terkib-i bent,terci-i bent,murabba


BEYİTLERLE YAZILAN NAZIM ŞEKİLLERİ

1 ) GAZEL
 Güzellik, aşk, kadın, şarap gibi konuları işleyen nazım türüdür.
 Araplarda Farslara onlardan da Türklere geçmiştir.
 Gazelin ilk beyitine “matla”son beyitine “makta” denir.
 En güzel beyitine “beyt’ül gazel ya da şah beyit” denir
 Kafiye şeması: “aa,ba, ca da...” şeklindedir.
 “En az beş en fazla on beş beyit” ten oluşur.
 Konu birliği yoktur. Her beyit başka bir konudan bahsedebilir.

2 ) KASİDE
 Herhangi bir kişiyi ya da durumu övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
 En 33 en fazla 99 beyitten oluşur.
 İlk beyitine matla, son beyitine makta, şairin adının bulunduğu beyite taç beyit adı verilir.
 Kafiye düzeni gazelle aynıdır.
 Allah’ın birliğini anlatan kasidelere: TEVHİT
 Allah’a dua etmek için yazılanlara: MÜNACAAT
 Herhangi bir şahsı övmek için yazılanlara: METHİYE
 Peygamberleri övmek için yazılanlara: NAAT
 Birini eleştirmek için yazılanlara: HİCVİYE
 **en birinin arkasından yazılanlara MERSİYE kasidesi denir.
 Kaside: nesip-girizgâh-methiye-tegazzül-fahriye-dua bölümlerinden oluşur.
 En önemli kasideci NEFİ’dir.

3 ) MESNEVİ
 Roman ve hikâyenin yerini tutan çoğunlukla uzun konuların işlendiği nazım biçimine denir.
 Her beyit kendi arasında kafiyeli olduğu için uzun yazılmaya imkân vermiştir.
 Beyit sınırı yoktur.
 Çoğunlukla hikemi konular, efsaneler, kahramanlık ve aşk konuları işlenmiştir.
 Leyla-Mecnun mesnevisi en çok okunan olmuştur.
UYARI: Bunların dışında uzun ve kısa mısraların ard arda sıralanmasıyla yazılan Müstezat, günümüz manileri gibi kafiyeleşen kıt’alar da yazılmıştır. Kıtalar aaxa şeklinde kafiyelenir.

BENTLERLE YAZILAN NAZIM ŞEKİLLERİ
1) TERKİB_İ BENT

 5 ile 15 bent arasıda değişir uzunluğu.( 15 ten fazla olan da var)
 Her bent 8–15 beyit arasında değişir.
 Didaktik, felsefi, eleştiri konularında yazılır.
 Gazel gibi kafiyelenir.
 Ziya Paşa’nın terkib-i bendi meşhurdur
2) TERCİ_İ BENT
 Terkibi-i bente benzer.

3 ) TUYUĞ
 Divan edebiyatına Türklerin kattığı bir türdür.
 Felsefi konular işlenmektedir.
 Kadı Burhanettin’in tuyuğları meşhurdur
4 ) RUBAİ
 Kafiyelenişi aaxa şeklindedir.
 Aruzun belli kalıplarıyla yazılır.
 Felsefi ve hikemi derinliği olan konular işlenmiştir.
 İran’da ÖMER HAYYAM, Türk edebiyatında MEVLANA ‘nın rubaileri meşhurdur.

5 ) ŞARKI
 Türklerin divan edebiyatına kattığı bir türdür.
 Aşk kadın şarap konuları işlenmiştir.
 Nedim bu türün en önemli temsilciliğini yapmıştır.
 Üçüncü mısrasına “miyan” denir.


DİVAN EDEBİYATININ ŞAİR VE YAZARLARI

HOCA DEHHANİ
 Divan edebiyatının kurucusu kabul edilir.
 Yirmi bin beyitlik “Selçuk Şehnamesi”adlı kitabı vardır.
 Vatan hasreti ile ilgili şiirleri vardır.
MEVLANA
 Mevlevi tarikatının kurucusudur.
 Mesnevi adlı yüz bin beyitlik eseri vardır
 Divan-ı Kebir, Mektubat adlı eserleri de vardır.
 13.yy. tasavvuf şairidir.
 Bütün eserlerini Farsça yazmıştır.
NECATİ BEY

 Divanı vardır.
 Millileşme akımını savunmuştur.
 Eserlerinde sade bir dil kullanmıştır.
 Divan şiirine bir yerlilik, bir ulusallık kazandırmaya çalışmıştır.

AHMEDİ
 14. yy. da tanınmış bir şairdir.
 İran edebiyatının bütün özelliklerini edebiyatımıza katmaya çalışmıştır.
 Din dışı konularda şiirler yazmıştır.
 “Cemşit u Hurşit, İskendername Divan’ı”adlı eserleri vardır.


ŞEYHİ
 15. yyda yaşamıştır.
 Tasavvufi şiirleri ağırlıktadır.
 Çağının dil inceliklerini eserlerinde yansıtmıştır.
 Devrinin bozukluklarını bir eşekten yola çıkarak şikâyet ettiği “HARNAME”adlı kitabı meşhurdur. Bu kitap birçok yönüyle fabl özelliği taşımaktadır.
 Harname, Hüsrev ü Şirin ve Divan adlı kitapları vardır.

ALİ ŞİR NEVAİ
 Çağatay Türk edebiyatını en önemli temsilcisi sayılır
 “Muhakemet’ül Lugateyn”adlı kitabıyla Türkçe-Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu söylemiştir.
 “Hamse” (beş mesnevi) sahibidir.
 İlk bibliyografya kitabımız (şairlerin hayatını almış) olan “Mecalisü’ün Nefais”adlı kitabı vardır.
 Türkçenin musiki ve vezin kalıplarını içeren Mizanül Evzan adlı kitabı vardır.
 Devlet adamlığı yapmıştır.
FUZULİ
 Duygu, düşünüş ve edebiyat açısından Türk edebiyatının en büyük şairi sayılır.
 Lirik şiirleri oldukça meşhurdur.
 Platonik bir aşk anlayışı vardır.
 Azeri Türkçesini kullanmıştır.
 Uçsuz bir hayal dünyasına, derin bir bilgiye sahiptir.
 Kerbela da türbedarlık yaptığı söylenir.
 Ona göre şair bilgisiz olamaz, ilham olmadan şiir yazılmaz. Şiir bir Allah lütfüdür.
 “Şikâyetname” adlı eseri devrin bozukluklarını anlatan “hiciv”dalında ilk mektuptur.
 Türkçe Divanı, Farsça Divanı, Arapça Divanı, Hadikat’üs Süeda, Beng ü Bade, Leyla ü Mecnun Mesnevisi, Hadisi Erbain, Şikâyetname adlı kitapları vardır.

SİNAN PAŞA
 15.yüzyılın nesir yazarıdır.
 Dili oldukça süslüdür.
 “Tazarru -name”adlı eseri oldukça meşhurdur. Seciler ve söz sanatlarıyla doludur.


BAKİ
 Şairlerin sultanı lakabıyla anılır(sultan’uş şuara)
 Kanuni’nin iltifatına çokça mazhar olmuştur.
 Genellikle din dışı konularda şiir yazmıştır.
 Ahenk ve kulak için kafiyeye çok düşkündür.
 16.yyda yaşamış en büyük şairdir.
 Divan’ı ve Kanuni Mersiyesi meşhurdur.

NEFİ
 Kasidenin Türk edebiyatındaki tartışmasız lideridir.
 Övdüğünü göğe çıkarır, yerdiğini yerin dibine geçirir. Sınırlaması yoktur.
 Dili oldukça süslüdür.
 **dürüldüğü söylenir şiirleri yüzünden.
 “Sihamı- Kaza adlı eseri vardır.
KÂTİP ÇELEBİ

 “Cihan-numa, Keşf’uz Zunün, Mizan’ül- Hak”adlı eserleri vardır.
 Didaktik eserler yazmıştır.



BAĞDATLI RUHİ
 Toplumcu bir özelliğe sahiptir.
 Döneminin aksaklıklarını terki-i bentleriyle eleştirmiştir.
 Tarikata girmesine rağmen din dışı şiirleri vardır.
NABİ
 Asıl adı Yusuf’tur.
 17. yy da yetişmiştir.
 Didaktik – hikemi şiirin edebiyatımızdaki en iyi temsilcisi sayılır.
 Akıcı ve düzgün bir dili vardır.
 Oğlu için yazdığı “Hayriye”adlı kitabı meşhurdur.
 Farsça ve Türkçe Divanı, Hayrabat, Sürname adlı kitapları vardır

EVLİYA ÇELEBİ
 Edebiyatımızın seyahat yazarlarının piridir.
 “Seyahat-name” adlı eseri vardır.
NEDİM
 Lale Devri (18. yy) nin eğlencelerini eserlerinde en iyi yansıtan şairdir.
 Şiirde mahallileşme akımını başlatan ve yerleştiren şairdir.
 Tasavvufun etkisinde kalmayan tek şairdir.
 İstanbul Türkçesi ile yazmıştır.
 Halk dilini, inanışlarını şiirlerinde işlemiştir.
 Divan edebiyatının klasik söylemlerine(mazmun) yenilerini katmıştır.
 “Şarkı” nazım şeklini en ustaca kullanan şair olmuştur.
 Hece vezniyle şiirleri de vardır.


ŞEYH GALİP

 Divan edebiyatının son büyük şairidir.
 Yenileşme hareketlerine uygun şiirler yazmıştır, halk söylemlerini eserlerinde kullanmıştır.
 Hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.
 Genel olarak dili süslü ve ağırdır.
 “Hüsn ü Aşk” adlı mesnevisi meşhurdur.






TANZİMAT EDEBİYATI
 Tanzimat Fermanının ilanından sonra bu edebiyatın tohumları serpilmeye başlamıştır.
 Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
 Hak, adalet, özgürlük, vatan kelimeleri b u dönemde ilk defa kullanılmaya başlanmıştır.
 Tanzimat edebiyatı kendi arasında ikiye ayrılır.(Birinci-ikinci dönem)
 Yazı dilini halkın anlayacağı dile yakınlaştırmaya çalışmışlardır.
 Tiyatroyu halkı aydınlatma aracı olarak görmüşlerdir.
 Toplumcu bir çizgi tutmaya çalışmışlardır.
 Divan edebiyatındaki “bölüm güzelliğine” karşın “konu bütünlüğüne, güzelliğine” önem vermişlerdir.
 Tanzimat birinci dönem sanatçıları(Şinasi, N. Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat) ikinci dönem sanatçılarına göre daha halkçı olmuşlardır.


BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
 Divan edebiyatını eleştirmelerine rağmen onun etkisinden kurtulamamışlardır.
 Vatan millet, hak adalet, özgürlük gibi kavramlar ilk defa bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
 Batılı anlamda ilk esereler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
 Toplumu bilinçlendirmek için edebiyatı bir araç olarak görmüşlerdir.
 Dilin sadeleşmesi gerektiğini söylemişler ancak pek başarılı olamamışlardır bu konuda.
 Roman, modern hikâye, tiyatro, gazete, eleştiri, anı bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
 Bu dönemin sanatçıları aynı zamanda devlet adamı sıfatı da taşıyorlardı.
 Klasizim(Şinasi, A.Vefik Paşa) romantizm (N. Kemal, A. Mithat) den etkilenmişlerdir.



BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI

ŞİNASİ (1826–1871)
 Edebiyatımıza birçok yeniliğin yerleşmesini sağlamıştır.
 Asıl adı İbrahim’dir.
 İlk tiyatro, ilk şiir çevirisi, ilk özel gazete, ilk makale, ilk noktalama işaretini kullanan kişidir.
 Halk için sanat görüşünü benimsemiştir.
 İlk tiyatro eserimizi: ŞAİR EVLENMESİ ni yazdı.
 İlk makaleyi yazdı: TERCÜMAN-I AHVAL MUKADDİMESİ
 İlk özel gazetesi çıkardı: TERCÜMAN- I AHVAL
 Eserleri: Durub u Emsalı Osmaniyye (Osmanlı Atasözleri Kitabı)
Tercüme i Manzume (Çeviriler)
Müntehabat –ı Eşar(şiirleri)
Divan-ı Şinasi
Tasvir i Efkâr

NAMIK KEMAL (1840–1888)

 Vatan şairimizdir.
 Toplumcu bir sanat çizgisindedir.
 Vatan, millet, özgürlük kelimelerini edebiyatta ilk kullanan kişidir.
 Tiyatroları oldukça ses getirmiştir. Tiyatroyu bir eğlence ve halkı bilinçlendirme aracı olarak görmüştür.
 Romantizmin etkisindedir.
 Eserleri: ilk tarihi romanımız; CEZMİ
İlk edebi romanımız ;İNTİBAH
Tiyatroları : Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Kara Bela,Celalettin Harzermşah
Eleştiri eserleri: Renan Müdafenamesi, Tahrb-i Harabat (Ziya Paşa’ya karşı)
İrfan Paşa’ya Mektup, Takip
Diğer eserleri: Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi, Evrak-ı Perişan

ZİYA PAŞA (1825–1880)

 İlk edebiyat tarihi taslağı sayılan “Harabat”eserini yazmıştır.
 Halk şiirinin ve dilinin gerçek edebiyatımız olduğunu belirten “Şiir ve İnşa”adlı makalesini yazmasına rağmen kendisi böyle davranmamıştır.
 Biçimce eski içerikçe yeni olmaya gayret göstermiştir.
 Terkib-i bent, terci i bent’leri meşhurdur.
 Bir çok dizesi halk arasında atasözü gibi kullanılmıştır.
 Eserleri: Zafername, Harabat, Eş’ar-ı Ziya, Defter-i Amal, Terkib-i Bent, Terci-i Bent

AHMET MİTHAT EFENDİ (1844–1912)

 Halk için roman geleneğini benimsemiştir.
 Halkın anlayacağı bir dilde ve onları ilgilendiren konularda eserler vermiştir.
 İlk hikâye örneklerimizden biri sayılan :”Letaif-i Rivayet”i yazmıştır.
 Romantizmden etkilenmiştir.
 Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Falatun Bey ve Rakım Efendi, Yer Yüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında.

ŞEMSETTİN SAMİ ( 1850–1904 )

 Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır.
 İlk romanımız olan: Taaşşuk –U Talat ve Fıtnat adlı eseri yazmıştır.
 Kamus u Türkî adlı sözlüğü yazmış.
 Kamus u Fransevi ve Kamus-ı Alam’ı yazmıştır.


AHMET VEFİK PAŞA (1829-1892)

 Tiyatromuzun en büyük kilometre taşı sayılır.
 Bursa’da kendi adıyla tiyatro kurmuştur.
 Halkın tiyatroyu sevmesi için özellikle Moliere’den çeviriler yapmıştır.
 İnfiali Aşk, Dudu Kuşlar, Zor Nikâh, Zoraki Tabip, Kadınlar Mektebi ,Şecere-i Türk eserlerinden bazılarıdır.





İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ

 Bireysel konulara dönülmüştür.
 Sanat, sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.
 Dil oldukça ağırlaştırılmıştır.
 Tiyatro eserleri oynanmak için değil okunmak için yazılmıştır.
 Realizm ve natüralizm baskın akımlar olarak göze çarpar.


İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ SANATÇILARI

RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847- 1914)

 İlk realist romanımız olan: ARABA SEVDASI’nı yazmıştır.
 Tevfik Fikret’in akıl hocasıdır.
 Muallim Naci ile uzun yıllar süren “eski-yeni”kavgasında yeniyi savunmuştur.
 “Sanat sanat içindir ve kafiye kulak içindir”. Görüşünü benimsemiştir.
 Oğlunun erken ölümü onu bireysel ve hüzünlü eserler vermeye zorlamıştır.
 “Her güzel şiirin konusudur”diyerek şiirin konu zenginliğine katkı yapmıştır.
 Muallim Naci’nin Zemzeme’sine karşılık DEMDEME adlı kitabı yazmıştır.
 Tiyatroları: Afife Anjelik, Çok Bilen Çok Yanılır, Vuslat
 Şiirleri: Zemzeme, Nağme-i Seher
 Talim-i Edebiyat adlı eseri onun edebiyata dair görüşleri içeren en önemli eseridir.



ABDULHAK HAMİT TARHAN ( 1852–1937)

 Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.
 Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul gördüğü için kendisine “şairi azam”(büyük şair) lakabı verilmiştir.
 Gözlem ve izlenimleriyle şiir yazmıştır.
 Düşünen adamdan çok yapan adam özelliği taşımaktadır.
 Tiyatroları oynanmaya uygun değildir.(Macera-yı Aşk, Sabru Sebat, içli Kızlar, Finten, Nesteren, Liberte )
 Romantizmin etkisinde, metafizik konuları, ölüm, aşk gibi temalar içeren eserler vermiştir.
 Makber, **ü, Bunlar O’dur, Hacle, Garam, İlham-ı Vatan şiir kitaplarıdır.

DÖNEMİN BAĞIMSIZLARI SAYILAN SANATÇILAR


MUALLİM NACİ (1850–1893)

 Recaizade Mahmut Ekrem’le eski- yeni kavgasında eski’yi savunmuştur.
 Batılı tarzda şiirler de yazmıştır.
 Dili ağırdır ;ancak başarılıdır.
 Eserleri: Ateşpare, Füruzan, Şerare (şiir)
Demdeme, Muallim (eleştiri)
Islahat-ı Edebiye (sözlük)


NABİZADE NAZIM (1862–1893)

 İlk köy romanımız kabul edilen: Karabibik’i yazmıştır.
 Realizm, natüralizm’in öncülerinden sayılır.
 İlk psikolojik roman denemesi sayılan: Zehra’yı yazmıştır.


TANZİMAT EDEBİYATINDA ROMAN VE HİKÂYE
 Bütün eserler teknik açıdan zayıftırlar.
 Duygusal ve acıklı konular işlenmiştir.
 Yazarlar olaylara müdahalede bulunmuştur.
 Eserlerde karakter oluşturulamamıştır. Genellikle ya iyi ya da kötü özellik taşıyan tipler kullanılmıştır.
 İyiler eserlerin sonunda mükâfat alırlar, kötüler de cezalarını alırlar.
 Tanzimat ikinci dönemin sanatçıları birinci döneminkilere göre daha başarılı olmuştur.

TANZİMAT EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ
 Bu dönemde genellikle “eski- yeni”kavgasına dayanan eleştiriler olmuştur.
 N.Kemal’in Ernest Renan’ı eleştiren Renan Müdafaanamesi bu dönemin önemli eserlerindendir.
 Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasındaki Demdeme-Zemzeme tartışması da bu dönemin önemli örneklerindendir.
TANZİMAT EDEBİYATINDA TİYATRO
 Tiyatro ilk defa bu dönemde görülmeye başlanmıştır.
 İlk tiyatro örneği Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.
 İlk dönemin sanatçıları tiyatroyu bir eğitim aracı olarak görmüşlerdir.
 İkinci dönemin sanatçıları da tiyatroyu eğlence olarak görmüşler; ancak onların tiyatroları oynanmak için değil okunmak için yazılmışlardır.

SERVET-İ FUNUN EDEBİYATI (1896–1901)
EDEBİYATI CEDİDE (YENİ EDEBİYAT)
 Recaizade’nin önderliğinde Servet-i Funun Dergisi etrafında toplanan bazı gençler Tevfik Fikret’in derginin başına getirilmesiyle edebi bir topluluk özelliği kazanır.
 Sonraları Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Celal Şahin, Ali Ekrem, Halit Ziya’nı katılımıyla genişler.
 Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek toplumsal konulara eğilmediler.
 Fransız edebiyatına aşırı bağlı kaldılar.
 Aruz başarıyla ölçüsü kullanılmıştır.(Sadece T. Fikret “Şermin” adlı eserini hece ölçüsüyle yazmıştır.)
 Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşadılar.
 Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kaldılar.
 Nazım (şiir) nesre (düz yazı) yaklaştırılmıştır. Konu bütünlüğüne önem verilmiştir.
 Batı’dan sone ve terza-rima gibi yeni nazım şekilleri ithal edilmiştir.
 Roman dalında Halit Ziya oldukça başarılı eserler vermiştir.
 Şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir.
SERVET-İ FUNUN EDEBİYATININ SANATÇILARI

TEVFİK FİKRET(1867-1915)

 Kendi akımının ve Türk edebiyatının en önemli şairlerindendir.
 Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır.
 Fen, bilim, teknik onun kalemiyle şiirimize girmiştir.
 Parnasizm akımından etkilenmiştir.
 Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır.
 Şermin adlı eserinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
 Servet-i Funun dan sonra her hangi bir topluluğa katılmamış, bazı sosyal şiirler yazmıştır.
 Türk edebiyatında ilk defa İstanbul’u eleştiren şair olmuştur.(SİS şiiri)
 Mehmet Akif ile atışmışlardır. Oğlu Amerika'ya okumak için gider; ancak papaz olur.
 Eserleri: Rubab-ı ŞİKESTE, Haluk’un Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin,

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866–1945)

 Birçok edebi türde eser vermesine rağmen asıl ününü romanlarda bulmuştur.
 Sanatlı bir söyleyişi, iyi bir gözlemciliği vardır.
Romanlarında üst tabakanın hayat özelliklerini işlemesine rağmen hikâyelerinde sıradan insanları işlemiştir.
 Realizm ve natüralizmi benimsemiştir.
 Eserleri teknik açıdan kuvvetlidir, bu yönüyle romancılığımızın üstadı sayılır.
 Şiirleri düz yazıya oldukça yakındır.
 Eserleri : Aşk-Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir **ünün Defteri, Aşka Dair,Kâbus, Füruzan…

CENAP ŞAHABETTİN (1870–1934)

 Sanat, sanat içindir görüşünü benimsemiştir.
 Halk arasında birçok dizesi atasözü gibi kullanılmaktadır.
 Dilini süslemiş, kelime oyunları bol, söz sanatları oldukça fazla kullanmıştır.
 Şaire göre “şiir kelimelerle resim yapma işidir”.
 Eserleri: Hac Yolunda, Evrak-ı Eyyam, Tamat, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Afak-ı Irak Tiryaki Sözler.




MEHMET RAUF (1876–1931)

 İlk psikolojik romanımız olan “EYLÜL”ü yazmıştır.
 Çok fazla bir edebi kimliği yoktur.
 Halit Ziya’nın etkisinde kalmıştır.


SERVET-İ FUNUN DÖNEMİNİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ

MEHMET AKİF ERSOY(1873–1936)

 Türk edebiyatının en meşhur şairidir.
 Sanat toplum için kullanmıştır.
 Osmanlı toplumunun üzerine serpilen ölü toprağını kaldırmak için gecesini gündüzüne katan mücadeleci fikir adamıdır.
 Hayatı olduğun gibi edebiyata yansıtmıştır.
 Aruzu başarıyla kullanmıştır.
 Epik –lirik şiiri ustaca kullanmıştır.
 İslam birliği (ümmet bilinci) ni yerleştirmek için uğraşmıştır.
 Tek eseri “SAFAHAT”tır.

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR(1864–1944)

 Realist-natüralist bir yazardır.
 Toplum için sanat görüşündedir.
 Hemen her şey onun eserlerine konu olmuştur.
 Mizaha, günlük konuşmalara çok sık başvurmuştur.
 Ona göre roman sokağın aynasıdır.
 Yabancı hayranlığı, mürebbiye takıntısını, kadın dedikodularını eserlerinde sıkça işlemiştir.
 Eserleri İstanbul merkezlidir. Anadolu yoktur.
 Eserleri: Şık, Mürebbiye, İffet, Şıpsevdi, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Ben **** Miyim? Nimetşinas





FECR-İ ATİ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI( 1908–1911)

 Servet-i Funun’un dergisinin kapanmasından sonra II. Meşrutiyet’in ilanıyla ortaya çıkan özgür ortamda her hangi bir edebi topluluk yoktu. Bu değerlendirmek için bir araya gelen Tahsin Nihat, Faik Ali, Emin Bülent, Ahmet Haşim, Fazıl Ahmet, Refik Halit, Yakup Kadri, Cemil Süleyman gibi birkaç şair ve yazarın oluşturduğu topluluktur.
 Türk edebiyatında ilk kez bildiri yayınlayan edebi topluluktur.
 Yetenekli sanatçıların bir araya getirilmesi gerektiği bildirildi.
 Batının eserleri Türkçeye çevrilecek.
 “Sanat şahsi ve muhteremdir” ilkesi savunulmuş.
 Şiirlerde aşk doğa ve kişisel konular işlenmiştir.
 Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
 Fransız sembolistlerden etkilenmiştir.
 Çok fazla bir etki bırakmadan dağılmışlardır.


FECR-İ ATİ DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ SANATÇILARI

AHMET HAŞİM(1884–1933)

 Dış görünüşü düzgün olmadığı için genellikle akşam dışarı çıkmayı yeğlemiştir. Bu psikoloji bütün hayatını etkilemiştir.
 Hep bilinmeyen bir yere “O Belde”ye gitmeyi arzulamıştır.
 Hece ölçüsünü hiç kullanmamış hep aruz ölçüsünü kullanmıştır.
 Şiir sözden çok musikiye yakındır.”der.
 Şiir duyulmak için yazılır anlaşılmak için değildir.
 Dili oldukça ağırdır.
 Batılı sembolistler gibi her şeyi sembollerle ifade etmiştir.
 Özellikle akşam güneşinin batışını, günün şafağını anlatmaya çalışmıştır.
 Ahmet Haşim aslında bir empresyonisttir.
 Eserleri Göl Saatleri, Piyale, Guraphane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.

EMİN BÜLENT SERDAROĞLU(1886-1942)

 Diğer Fecr-i Aticilere göre toplumsaldır.
 Victor Hugo’ya karşı yazdığı “Kin” şiiri önemlidir.
 Grup arkadaşlarına göre başarılı bir şairdir.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

 Osmanlıcılık fikrinin iflasından sonra artık Türkçülük akımı yükselen değer olmaya başlamıştır.
 1911’da Selanik’te çıkarılmaya başlanan “Genç Kalem”Dergisi etrafında bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi aydınlar Milli Edebiyatın oluşumunu başlatmışlardır.
 Daha sonra İstanbul’da Türk Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı dergileri yayınlanmıştır.
 Milli Edebiyatının genel özellik olarak;
 Dil sade olmalıdır.
 Dildeki yabancı kelimeler atılmalı; ancak Türkçeye yerleşmiş kelimeler Türkçe gibi kullanılmaya devam edilmelidir.
 İstanbul Türkçesi esas kabul edilmelidir.
 Şiirde hece ölçüsü kullanılmalı.
 Edebiyat toplumun hizmetinde olmalı.
 Milletin dertleri, sevinçleri esas alınmalı.
 Roman ve hikâye teknik açıdan kuvvetlenmiştir.



MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI

ÖMER SEYFETTİN (1884–1920)

 Türk edebiyatının en önemli hikâyecisidir.
 Yeni Lisan adlı makalesi Milli Edebiyatın kanunlarının ilanı sayılır.
 Sade dil akımının öncüsüdür.
 Anadolu’nun insanın hayat şartlarını hikâyelerini yansıtmıştır.
 Dilde, fikirde, işte milliyetçilik fikrini yerleştirmiştir.
 Çocukluk anıları, efsaneleri hikâyelerinde işlemiştir.
 Eserleri: Bomba, Yalnız Efe ,Efruz Bey, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet,Bahar ve Kelebekler…

ZİYA GÖKALP (1876–1924)

 Türk milliyetçiliğini esaslara bağlamıştır.Sistematize etmiştir.
 Sosyal hayatı ve kurumlarımızı Batı’ya göre düzenlenmelidir.
 Eserlerinde halk dilini kullanmıştır.
 Halkın dertlerini isteklerini yansıtmaya çalışmıştır.
 “Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir” diyerek bu ifade doğrultusunda hareket etmiştir.
 Eserleri: Türkçülüğün Esasları, Kızıl Elma, Türkleşmek-İslamlaşmak -Muasırlaşmak, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.

MEHMET EMİN YURDAKUL (1869–1944)

 Anadolu insanın yabancılara başkaldırısını çok güzel yansıtmıştır.
 Toplumcu sanat anlayışıyla milliyetçi çizgide eserler vermiştir.
 Hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanları, Zafer Yolunda, Turana Doğru, İsyan ve Dua, Mustafa Kemal, Fazilet ve Adalet…

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)

 Edebiyatın her alanında eser vermiştir.Fecr-i Ati’nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
 Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini eserlerinde işlemiştir.
 Anadolucu, ******çü bir çizgide kalmıştır.
 Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.
 Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.
 Realist bir çizgide yaşamıştır.
 Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.
 Eserleri: ROMANLARI: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Hüküm Gecesi,Sodom ve Gomore, Yaban, Bir Sürgün, Panorama
HİKÂYELERİ: Milli Savaş Hikâyeleri, Rahmet
DİĞER ESERLERİ: Erenlerin Bağından, Zoraki Diplomat, Vatan Yolundan, Anamım Kitabı

HALİDE ADİP ADIVAR (1884–1964)

 Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
 Romanlarında aşk, kadının psikolojisini, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını işlemiştir.
 Romanlarında kuvvetli bir gözlem vardır.
 Kurtuluş Savaşı eserlerinde çokça yer edinmiştir.
 Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir.
 Dili çok başarılı değildir.
 Eserleri: Ateşten Gömlek, Vurun *****ye, Türkün Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Tatarcık, Zeyno’nun Oğlu…

REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889–1958)

 Anadolu’nun dertlerini, sıkıntılarını, inançlarını eserlerinde işlemiştir.
 Sade ve yapmacıksız bir dil kullanmıştır.
 “Çalıkuşu”romanı en ünlü eseridir.(aslında bir tiyatro eseri olarak yazılmıştır)
 Müfettişlik yaptığı için Anadolu’yu gezmiş ve onların sıkıntılarını, sevinçlerini edebi eserlerinde sıkça kullanmıştır.
 Eserleri: Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Miskinler Tekkesi




REFİK HALİT KARAY (1888-1965)

 Halk dilini eserlerinde oldukça başarılı olmuştur.
 Kuvvetli bir gözlemciliği vardır; ancak iç gözlemde başarılı değildir.
 Eserleri: Memleket Hikâyeleri, İstanbul’un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, BU Bizim Hayat, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş…

YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958)

 Modern edebiyatımızın en büyük şairlerindendir.
 Batılı tarzda şiirimize düzen vermiştir.
 Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. “OK” şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır.
 Şiir musikiden başka bir musiki”dir derdi.
 Parnasizmden etkilenmiştir.
 İstanbul’u, Osmanlı’nın ihtişamlı zamanında gezmek, tabiat, ölüm, rintlik gibi konuları işlemiştir.
 Şiirlerinin mükemmel olması için uğraş vermiştir, bu konuda oldukça titizdir.
 Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir; ancak asıl ününü şiirde kazanmıştır.
 Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler,

 Rubailer ve Hayyam’ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş.



PEYAMİ SAFA (1899-1961)

 Geçim derdiyle yazarlığa başlamıştır.
 Bir ayağından sakat olduğu için bu psikolojiyi eserlerine yansıtmıştır.
 “Server Bedii” lakabıyla eser yazmıştır.
 Edebiyat, felsefe, tıp, psikoloji alanında yeterli bir bilgin sayılır.
 Psikolojik çözümlemeleri çok başarılıdır.
 Eserleri; Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer Bir Akşamdı, Canan, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Atilla, Harbiye, Şimşek… gibi eserleri vardır.


CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ (1923–1940)


 Aruz ölçüsü bırakılmıştır. Serbest ölçü ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
 Dilde sadeleşme hareketi başarıya ulaşmış ve İstanbul Türkçesi esas alınmaya başlanmıştır.
 Edebiyatımız İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlanmıştır. Anadolu’dan aydın yetişmeye başlamıştır.
 Romanda ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir.
 Uluslar arası düzeyde sanatçı yetişmiştir.
 Tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
 Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.






BEŞ HECECİLER

 Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.
 Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.
 Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır.
 Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.
 Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir.
 Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler.
 Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler aradılar.
 Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.
 Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur:
Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç,
Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy,
Orhan Seyfi Orhon (Kısaca FEHYO diye ezberleyebilirsiniz)

YEDİ MEŞALECİLER

 1928’de kurulmuştur.
 Heceyi geliştirmek amacıyla ortaya çıkmıştır.
 “Canlılık, samimiyet ve daima yenilik” sloganıyla hareket etmişlerdir.
 Varlaine, Mallerma gibi Fransız şairleri örnek almışlardır.
 Anadolu’yu yurtseverlik anlayışıyla anlatmayı düşünmüşlerdir; ancak pek başarılı olamamışlardır.
 Bunlar: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret, Kenan Hulusi Koray.

GARİPÇİLER ( I. YENİCİLER )

 Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının belki de bütün Türk edebiyatının en farklı gurubu olarak edebiyat tarihinde yer almışlardır.
 1940 yılına kadar gelen bütün şiir anlayışına karşı çıkan Orhan Veli, Oktay Rıfat Horozcu, Melih Cevdet Anday ortaklaşa “Garip” dergisini çıkarıp bu akımı başlatmışlardır.
 Şiirde ölçü ve kafiye gereksizdir.
 Şiir fikirleri aşılamak işin kullanılmamalı.
 Şiirde anlam düz verilmeli.
 Her konu şiire girebilmeli
 Her insan şiirin konusu olabilmeli.
 Şiirde söz ustalığı, laf cambazlığına gerek yoktur.
 Şiirde önemli olan bütün güzelliğidir.

MAVİCİLER

 Atilla İlhan’ın 1955–1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “MAVİ” nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıları oluşturduğu guruptur.
 Garip akımına tepki olarak çıkmıştır.
 Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır





İKİNCİ YENİCİLER

 1950’lerde “Garip” akımına tepki olarak çıkmıştır.
 Şiirin düşürüldüğü basitliğe son vermek amacıyla ortaya çıkmıştır.
 Cemal Süreyya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan, Ülkü Tamer,Sezai KARAKOÇ bu akımın öncüleridir.
 Sözcüklerin anlamı değil söylenişi önemlidir.
 Her şey insanla başlar insanla biter.
 Şiirin kendine göre bir dili olmalı.
 Şiir diğer edebi türlerden kesin çizgilerle ayrılmalı.
 Önemli olan kelimelerin anlamları değil, şairin ona yüklediği anlamlardır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://dohavospecial.winnerforum.net/
 
9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 9. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Notları (baştan itibaren) part2
» 9. Sınıf Türk Edebiyatı Kitabı Tüm Cevaplar
» Türk Edebiyatı İçin Gerekli Pratik Yollar.
» Divan Edebiyatı Terimleri
» Türk Sponsor Yaması

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SoccerPortal :: Eğitim :: Okul :: Dersler :: Türkçe-
Buraya geçin: